Sektörde yatırımcı bakış açısını yansıtmak adına faaliyete geçen GÜYAD, Türkiye’de henüz yaygınlaşan solar sektörde yatırımcılara önderlik edecek.
Güneş enerjisi yatırımcıları GÜYAD’la yeni bir kimliğe kavuştu. Yatırımcıların haklarını gözetmek ve mevzuatsal süreçlerin hızlandırılması adına yola çıkan GÜYAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Birol Ergüven, YEKA ile ilgili de önemli açıklamalarda bulundu; “Çok ciddi bir yerlileşme ihtiyacımız var, bu anlamda baktınız zaman YEKA gerçekten Türkiye için güneş enerjisi sektöründe çok önemli bir kilometre taşıdır.”

2016 Kasım ayında kurulan GÜYAD sektörde yeni bir oluşum… Tam olarak sektördeki hangi ihtiyacı gidermek üzere kuruldu?
Biliyorsunuz güneş alanında birden fazla dernek zaten vardı. Ama bu derneklerin üyelerine baktığınız zaman yatırımcı profilini tam olarak yansıtmıyordu. Zaman zaman ekipman üreticileri veya proje geliştiricileriyle asıl yatırım yapacak olan şirketlerin çıkarlarının örtüşmediği durumlar ortaya çıkabiliyor. 

Şöyle ki; bütün ekipman üreticileri veya proje geliştiricileri çözümlerinin hepsini bir yatırımcıya satıyor. Yatırımcının da finansmanı sağladıktan sonra uzun vadede geri dönüşünü beklediği bir sistem mevcut ve bu bütün projelerde aynı şekilde ilerliyor. Ama sonuca baktığınız zaman tarafların çıkarları aynı yerde değil. Üretici veya proje yöneticisi mümkün olan en yüksek fiyata çözümlerini satmak isteyecektir ama yatırımcı bunun tam tersi tarafında… Üreticiler ve proje geliştirenler kısa vadede üretimin parasal dönüşümünü alma noktasındayken, asıl güneş enerjisi yatırımını yapan şirketler bunun karşılığını 10 yıl ve üzerinde alıyorlar. Haliyle taraflar çok aynı değil… 

Özetle şunu söylemek lazım; yatırımcı bakış açısını yansıtan bir derneğe ihtiyaç vardı. Derneğin kuruluşunda çok net kriterler koyduk. Güneş enerjisi yatırımı deneyimi ve projesi olan, bunu gerçekleştirmek üzere yapılanmasını tamamlamış şirketlerin bu işin içerisinde olmasına özen gösterdik. 17 kurucu firma var ama şu anda üye olmayı bekleyen firmalarla birlikte sayının 30 civarında olacağını tahmin ediyorum.

Burada bu derneğe ihtiyaç duyulmasının ikinci sebebi de işin mevzuat kısmıydı. Güneş enerjisinden elektrik üretimi Türkiye’de henüz yeni yaygınlaşmaya başladı.

Bundan önce çok farklı alanlarda Türkiye’de büyük kapasitede üretimler yapıldı ama güneş daha yeni ve hangi yeni alana girseniz bununla alakalı birçok kanun, mevzuat, tebliğ gibi uygulamalarla ilgili değişiklikler yapılması gerekiyor. Bir panel üreticisi, proje geliştiricisi veya EPC şirketinden ziyade yatırımcıyı ilgilendiren değişiklikler olmalı. Biz işin mevzuat tarafında da yatırımcı bakış açısıyla piyasaya önderlik etmek ve sorunların çözümünde klavuzluk etmek için bir araya geldik. GÜYAD bu sebeple kuruldu.

Gündemde YEKA ihalesinin sonuçlanması var. Siz bu ihaleyi solar sektörü açısından nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle YEKA ihalesi, içeriği açısından dünyada ilklerden biri olma özelliği taşıyor. Yani tek bir yerde 1000MW bir kapasitenin kurulması, dünyadaki ender örnekler arasında yer alıyor. İşin detay kısmına bakarsanız bu sadece 1000MW’lık bir güneş enerjisi santrali kurulumu değil. Bunun yanına zenginleştirilmiş silisyumdan başlayıp ingote, wafer, hücre ve hücreden panel üretimiyle ilgili tesis oluşturulması ve tesis hazır hale geldiğinde aynı zamanda bir Ar-Ge merkezi kurulması şartı var. Bununla ilgili çok ciddi bir yerlilik oranı var. Şartnameye göre, ilk 500 megavattaki yerlilik oranının %60 olması gerekiyor. Performansla ilgili de ciddi kriterler var, bunların hepsini topladığınız zaman aslında Türkiye için oldukça önemli olan güneş enerjisine yönelik üretim ve Ar-Ge tesisi şartı getirilmiş.

Bütün bunları yaparken de elde edilen gelirin üretilen elektriğin kilovatsaatine 6.99 dolar-cent şeklinde bir sonuç var. 6.99 dolar-cent bugün güneş enerjisinden yapılan üretime ödenen fiyatın neredeyse yarısı. Daha önce hiçbir şart yokken 13.3 dolar-cent ödeme yapılıyordu. Şu anda 6.99 dolar-cent ödeme yapılacak, 1000MW’lık bir tesis yapılacak ve Ar-Ge tesisi hayat geçirilecek. Çok ciddi bir yerlileşme ihtiyacımız var, bu anlamda baktınız zaman YEKA gerçekten Türkiye için güneş enerjisi sektöründe çok önemli bir kilometre taşıdır.
Bu projelerin başarılması durumunda ki çok uzun zamanlar beklemeyeceğiz. Yaklaşık bir 21 aylık sürede panel üreten tesisin sıfırdan başlayarak yapılması planlanıyor. Daha sonra da iki sene içinde 1000MW’lık tesis tamamlanacak. Proje bittiğinde sektör için çok önemli bir aşama kaydedilmiş olacak ve bununla birlikte fabrikada çalışanların edindiği tecrübe de Türkiye’ye ekstra faydalar sağlayacaktır. 

Mevzuatsal gecikmelere rağmen lisanslı projeler artmaya başladı. Sizce lisanslı GES’lerin artması adına ne tür teşvikler sağlanmalıdır?
Aslında lisanslı GES projelerindeki ilerlemelere baktığımız zaman en önde gelen projelerden birisini Limak Grubu olarak biz gerçekleştiriyoruz ve sürece baktığımız zaman bunun gerçekten yavaş ilerlediğini görüyoruz ama yavaş ilerlemenin sebebi biz değiliz. Yavaş ilerlemenin nedeni tamamen yeni bir sektör olan güneş enerjisinin, her aşamada bürokratik anlamda çok ciddi zorluklarla karşılaşmasıdır. Aşılması için bürokrasi ve devlet kurumlarıyla birlikte çalışıyoruz ama bu bir öğrenme süreci… 

Bu süreçlerin hız kazanması gerekiyor. Yatırımcılar zaten lisanslı GES ihalesinde belli bir meblağ ödemeyi taahhüt ederek, normal bir termik santral yapar gibi, çevre etkileşim raporlarından başlayarak, tüm imalat izinlerini ve inşaat izinlerini alarak ilerliyor. Bunun biraz daha kolay olması gerektiğini düşünüyorum, yani güneş enerjisi santrali yaparken şirketlerin bu kadar çok mevzuatla boğuşmaması ya da bunların çok daha kolay paketler halinde geçilebiliyor olması gerekiyor. Verilmesi gereken ekstra bir para teşviki olduğuna inanmıyorum. Şunu rahatça söyleyebilirim ki, lisanssız veya lisanslı GES’lere ödenen para yeterlidir. Hızlandırmak için yapılması gereken şey ekstra para teşvikleri değil, uygulamadaki zorlukların hafifletilmesi ve izinlerin hızlandırılması şeklinde olabilir. Verilebilecek en iyi teşvik bu olacaktır. 

Belirtmek istediğim bir diğer husus ise güneş enerjisine bakış açımızda yerinde üretim yerinde tüketim ilkesine göre hareket edilmesi gerektiğidir. Çatı uygulamalarında çok daha kolaylaştırıcı yollara gidilmeli, özellikle güneşin bol olduğu yerlere baktığınızda bütün çatılarda su ısıtma kolektörleri ve panelleri olduğunu ve bunların çok yaygın kullanıldığını görüyoruz. Dünyayla kıyasladığınız zaman Türkiye’de de bunun çok yaygın olduğunu göreceksiniz. Aynı şeyi elektrik üretiminde de yapabiliriz ve aslında bunu çok daha kolay yapabiliriz. Bununla ilgili mevzuatlar kolaylaştırılması önem arz ediyor. Bugün çatılarda bol miktarda güneş enerjisinden elektrik üreten panel görmüyorsak, sebebi yine mevzuattır. Mevzuat açısından çok ciddi problemler, zorluklar ve maliyetler var. Bu kolaylaştırıldığı takdirde asıl katkı çatı üstü uygulamalardan gelecektir. Çatılara konulan paneller bir evin mevcut elektrik tüketiminin belli bir kısmını sağlayarak aslında sistem üzerindeki yükleri azaltacaktır. Özellikle tüm Türkiye’ye dağınık halde duran çatı üzerindeki panellerin elektrik üretmesi çok daha stabil ve dağıtım sistemi üzerindeki yükleri kaldıracak bir sistem olması sebebiyle milli ekonomiye verdiği katkıda daha fazla olacaktır. 

Bunun için güneş enerjisinden elektrik üretimi hususunda farkındalık da sağlamak gerekiyor. Sizce halk üzerinde farkındalık sağlamak adına nasıl çözümler üretilebilir?
Aslında en güzel tanıtım uygulamayla olur. Halkımızın en itibar ettiği tanıtım da somut ve net bir anlatım… Yani pilot projeler ve güzel örnekler sunulmalıdır. Teorik olarak faydasını anlatmak yerine bunu deneyimleyen tüketici örneklendirmeleri kullanarak bilinirlilikte hızlı bir ivme yakalayabiliriz. Aynı zamanda işin girişimcilik boyutuna bakarsak aslında Türkiye’de çok güzel uygulamalar var. Bugün çatınıza eğer su ısıtma amaçlı olarak güneş enerjisi sistemi kurmak isterseniz, internete girdiğinizde bunu yapabilecek yüzlerce şirket ile karşılaşıyorsunuz ve bu uygulamalar çok hızlı bir şekilde gerçekleştiriliyor. Öte yandan evinize doğalgaz kombi yaptırmak istediğiniz zaman da aynı süreçten bahsedebiliriz.

Şuan çatılara güneş enerjisiyle ilgili uygulama içinse çok fazla şirket bulmak kolay değil. Bu da aslında mevzuat alanında yaşanan sıkıntılara dayanıyor. Sonuçta evdeki çatıya konulan sistemle normal dağıtım sistemi aslında entegre hale geliyor. Bu noktada çatıya yönelik uygulamalarda bir nevi inşaat izni denilebilecek bir prosedür uygulanıyor. Şayet bu tür sorumluluklar uygulamayı yapan şirketlere verilirse, sorunlar hızlı bir şekilde aşılabilir. 

Güneş enerjisinden elektik üretmek maliyet açısından da artık çok rekabetçi bir hale geldi. Bundan birkaç yıl sonra teknoloji biraz daha ilerlediğinde maliyetlerde de tekrar bir düşüş gerçekleşecek ve büyük ihtimalle güneş enerjisinden elektrik üretmek dünyadaki en ucuz elektrik üretme metodlarından birisi haline gelecek. Bu metod evdeki elektrik üretiminin bir kısmını karşılamak için kullanıldığında elektrik faturasında da ciddi bir düşüş sağlayacak çünkü ödenen vergilerin çoğu yapılan tüketim üzerinden ödeniyor. Vergi sadece KDV ve BTV değil dağıtım maliyeti gibi farklı giderleri de etkiliyor. Buradan yola çıkarak önümüzdeki dönemde çatı uygulamalarında çok ciddi bir artış bekliyorum.

Özetle; ölçümleme ve dengeleme açısından mevzuatsal bazı avantajlar getirilebilir, bununla birlikte uygulama kolaylığı ve uygulamayı yapacak şirketlere verilecek yetkilerle birlikte işlem hızlandırılabilir. Kurulum ve izin maliyetlerinde de bir iyileştirme gerçekleştirilebilir.

Bu yıl 10. Kez gerçekleştirilecek olan Solarex İstanbul Güneş Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı’nı sektör açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle güneş enerjisi konusunda bilinçlendirmeyi, bilgilendirmeyi artırıcı bir faaliyet olduğuna inanıyorum ve bu açıdan çok kıymetli buluyorum. Geçen yıl gördüğüm kadarıyla iyi bir katılımcı profili vardı. Bu belki daha fazla teşvik edilmeli. Daha genç profile ulaşabilmek açısından bir zemin olabilir. Desteklenmesi gereken önemli fuarlardan birisi. Enerji açısından geleceğin güneş enerjisinde olduğunu düşünüyorum.

Eklemek istedikleriniz?
Güneş enerjisinin Türkiye için iki sebepten çok önemli olduğunu düşünüyorum. Birincisi maliyet düşüşü sebebiyle güneş enerjisinden elektrik üretmek dünyadaki en ucuz elektrik üretim şekillerinden bir tanesi olacak. Diğer konu ise bugün biz Türkiye’de elektriğin nasıl üretildiğine bakıldığında ağırlıklı olarak ithal makine ve ekipman kullanıldığı görülüyor. Yani bir termik santrali ele aldığımızda doğalgaz veya kömür ağırlıklı olarak ithal üründür. Çok büyük bir kısmı öyledir ve bu hep bu şekilde süregeldi. Fakat güneş enerjisinde bunu değiştirebiliriz. YEKA’nın bunun için önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Buradan yola çıkarak Türkiye kendi güneş enerjisi teknolojisini geliştirmeli, kendi kullanımı için ciddi anlamda üretim yapabilmeli. Uygulama kısmında ise çatıdan başlayarak 1000MW’a kadar olan büyük çaplı projelerde yerli şirketlerimiz pay alabilir. Yan ekipmanların da üretimi Türkiye’de yapılabilir. Türkiye hedef olarak bence güneş enerjisinde sıfırdan teknoloji geliştirip üreten, proje geliştiren, uygulama yapan ve bu sistemlerin hepsinin bakımını yapabilecek bir teknolojik seviyeye gelebilirse, bizim belki 100 senedir kaçırdığımız elektrik üretim teknolojilerindeki yerlileşmeyi güneşle yakalayabiliriz. Bu açıdan güneş enerjisinden elektrik üretimi konusu Türkiye’de stratejik bir hedef olmalıdır. Bugün bunun bu şekilde olduğunu da görüyorum ve bu konuda da mutluyum. Fakat bu konunun daha fazla tabana yayılması için daha küçük ölçekteki kurulumların da desteklenmesi lazım. Ne kadar bununla iç içe olursak, tanırsak çok yakın gelecekte Türkiye yurtdışında da bu ürünlerin ihracatçısı, proje geliştiricisi, müteahhiti, yatırımcısı olabilir… 

Yorumlarınız Facebook Sayfamızda Yayınlanmaktadır facebook.com/pamsolarenerji