Resim

Turkcell’in finansman alanında faaliyet gösteren iştiraki Financell, afet bölgesinde sürdürülebilir bir kalkınma hedefiyle depremden etkilenen firmaların enerjilerini güneşten alabilmelerini desteklemek için "Güneş Enerjisi Sistemleri Kredisi" ürününü finansman arayışındaki yerel işletmelere sundu.

Krediyle deprem bölgesindeki işletmelere özel finansman sağlamayı hedefleyen Financell, GES projelerine uygun faiz oranı ve erteleme imkânları da sunuyor.

'Önemli üretim maliyeti öngörülebilir oluyor'

Gönül Bağı Projeleri kapsamında sürdürülebilir enerji projelerini finansmanla buluşturan Financell’in Genel Müdürü Korhan Bilek, "Güneş Enerjisi Sistemleri Kredisi"nin detaylarını Hatay’da anlattı.

 

Bilek, şunları söyledi: "Güneş Enerjisi Santralleri, bölge ikliminin cömertçe sunduğu güneş ışınlarını elektrik enerjisine çevirerek firmaların üretim için ihtiyaç duydukları enerjiyi kendilerinin üretmesini sağlıyor. Böylece önemli bir üretim maliyeti kalemi olan enerji gideri öngörülebilir hale geliyor.

Ayrıca çevre dostu ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı olan GES projeleri, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı ve enerji arzının güvenilirliği için de hayati bir öneme sahip. Ancak güneş enerjisi santrallerinin kurulumu, yatırım maliyetleri ile birlikte önemli finansman ihtiyacını beraberinde getiriyor." 

Financell olarak, Türkiye’deki sürdürülebilir geleceğe katkıda bulunarak güneş enerjisi sektörünün büyümesi ve gelişmesinde öncü finansman kuruluşlarından biri olmak için çalıştıklarına vurgu yaptı

Bilek, şöyle devam etti: "Turkcell Grubu olarak da karbon net sıfır hedefimizle, yenilenebilir enerjiyi yalnızca tüketen değil üreten bir şirket olma yolunda ilerliyoruz. Ülkemizi derinden sarsan depremlerden etkilenen şehirler yeniden yapılanırken, çevreye etki eden operasyonların mümkün olduğunca insan yaşamı ve sağlığına uygun tesis edilmesine katkı sağlamayı hedefliyoruz."


MASKİ Genel Müdürlüğü’nün Yunusemre ilçesi Seyitli Mahallesi sınırlarında 146 milyon 316 bin TL’lik yatırımla inşa ettiği 5 megavatlık güneş enerji santralinin panel montajlarında son aşamaya gelindi.

Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürlüğü, çevreci yatırımlarıyla gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Manisa bırakmak adına çalışmalarını sürdürüyor. Bu çerçevede Yatırım ve İnşaat Dairesi Başkanlığı bünyesinde Yunusemre ilçesi Seyitli Mahallesi sınırlarında 146 milyon 316 bin TL’lik yatırım bedeliyle inşa edilen 5 megavatlık güneş enerji santralinde 13 bin 894 adet panelin montaj çalışmalarında son aşamaya gelindi.

Yatırım ve İnşaat Dairesi Başkanı Hilmi Serkan Emir, “İdare olarak Seyitli Mahallemizde geçtiğimiz yıllarda 1 megavatlık güneş enerji santrali kurmuştuk. Bu tesisimizin ardından mahallemizin sınırları içerisinde 146 milyon 316 bin TL’lik yatırım bedeliyle inşa çalışmalarına başladığımız 5 megavatlık tesisimizde de panel montajlarında son aşamalara gelindi. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız Cengiz Ergün’ün vizyonuyla şehrimizin çevresini korumak adına yatırımlarımız devam edecek” ifadelerini kullandı.










Resim
Türkiye’de yapılan yeni araştırma, artan hidrolojik aşırılıklar nedeniyle güneş enerjisi santrali yeri seçiminde daha titiz bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Bilim adamları, sabit mesafeli tampon bölgelerin güneş enerjisi santrallerini sel ve erozyon tehlikelerinden korumak için yeterli olmadığını iddia ediyor.

Bilim adamları, sabit mesafeli tampon bölgelerin güneş enerjisi santrallerini sel ve erozyon tehlikelerinden korumak için yeterli olmadığını iddia ederek, barajlardan belirli bir mesafe belirlemenin şu anda hala bilimsel bir dayanağı olmadığını vurguluyor.

Sorumlu yazar Kutay Yılmaz, pv dergisine “Güneş enerjisi santrallerinin en uygun yer seçimi ile ilgili makaleleri ilk kez araştırdığımızda, taşkınların neden ya göz ardı edildiğini ya da sadece kısaca bahsedildiğini merak etmekten kendimizi alamadık” dedi. “Önceki bazı araştırmalar, rezervuarla ilgili hasarları azaltmak için 100 m ila 1.000 m arasında değişen tampon bölgeler önermişti, ancak bu yaklaşım bize biraz belirsiz göründü. Son yıllarda artan hidrolojik aşırılıklar göz önüne alındığında, daha titiz bir yaklaşım benimsemenin gerekli olduğunu hissettik” dedi.

Renewable Energy’de yayınlanan “Optimal güneş enerjisi GES alanı seçimi ve topografik çözünürlüğün etkisinin değerlendirilmesi için taşkın ve erozyon risk endekslerini araştırmak” adlı çalışmasında, planlanan güneş enerjisi çiftliklerinin yakınındaki potansiyel taşkın tehlikelerini nicel olarak değerlendirmek ve altı taşkın seviyesi oluşturmak için bir yöntem sağlıyorlar. akış derinliklerine ve taşkın hızlarına dayalı tehlikeler; en yüksek sınıflardan üçü GES için yapısal olarak güvensizdir.

Akademisyenler, modellemeleri için, karar kriterlerini düzenlemek ve öncelik sırasına koymak için hiyerarşik ayrıştırmaya dayalı bir karar verme tekniği olan analitik hiyerarşi sürecini (AHP) kullandılar. “AHP, tipik olarak farklı ölçüm birimlerinin kullanılması nedeniyle birbiriyle karşılaştırılamayan girdileri içeren karmaşık sorunların çözümünü kolaylaştırıyor” diye açıkladılar. “AHP kullanılarak, orijinal problemden homojen faktörleri kullanan bir çözüm modeli geliştirilir.”

Erozyon riskine gelince, bilim adamları yağış-erozyon, toprağın erozyona duyarlılığı ve topografik özellikler gibi faktörleri dikkate alan Revize Edilmiş Evrensel Toprak Kaybı Denklemi (RUSLE) yaklaşımını kullandılar. Belgede, “Erozyon, GES de dahil olmak üzere çeşitli kurulumların yapısal bütünlüğü için önemli bir risk oluşturan doğal bir tehlikedir.” “Erozyon sonuçlarını yer seçimi için eyleme dönüştürülebilir içgörülere dönüştürmek için, erozyonun ciddiyeti farklı sınıflara ayrılmıştır.”

Bilim adamları ayrıca yollara, iletim hatlarına ve diğer faktörlere olan mesafeyi belirlemek için sürekli bir topografik yükseklik yüzeyini temsil eden dijital kartografik veri kümeleri olan dijital yükseklik modellerini (DEM’ler) kullandılar. Ayrıca topografik çözünürlüğün sel ve erozyon tehlikeleri üzerindeki etkisini analiz etmek için DEM’leri kullandılar ve daha düşük bir çözünürlüğün (34 metre), GES proje yeri seçimi için daha yüksek bir çözünürlük (25 metre) kadar iyi sonuçlar sağlayabileceğini buldular.

“Yollara, iletim hatlarına ve diğer faktörlere olan mesafenin belirlenmesinde yer alan hesaplama sürecinin DEM’lerin kullanılmasını gerektirmesi dikkat çekicidir” diye açıkladılar. “Çalışma, verilerin arazi kullanım verilerinin çözünürlüğüne göre yeniden örneklenmesi koşuluyla, düşük çözünürlüklü topografik verilerin yer seçimi için kullanılabileceğini gösteriyor.”

Kutay, “AHP’deki sel ve erozyon ağırlıkları nispeten düşük olmasına rağmen, yer seçimi üzerindeki etkileri önemli olduğundan, bu sonuçlar ilgi çekicidir” dedi. “İlerledikçe, yaklaşımımızı her bir yerin kendine özgü özelliklerine ve ihtiyaçlarına göre şekillendirerek, deniz seviyesinin yükselmesi ve ani yağış gibi küresel ısınmayla ilgili diğer kriterleri de dikkate alacağız.”





Alt Kategoriler

Yorumlarınız Facebook Sayfamızda Yayınlanmaktadır facebook.com/pamsolarenerji